20 Şubat 2011 Pazar

Buz gibi bir kelime imiş : Kürtaj.


Arada sırada buluşup alışverişe çıktığım,bir iki kadeh bişiler içip dedikodu yaptığım bir arkadaşım var.Aslen İstanbul’lu,burada işletme masterı yapıyor ve yaklaşık 2 yıllık Türk bir erkek arkadaşı var…dı.

Bir kaç ay önce yine alışverişe çıktık bununla,parfüm reyonlarında elimize geçen her testerı vücudumuzun bilimum noktasında denerken
 “Biliyor musun reglim neredeyse 1 ay gecikti” dedi.
“Kızım bu iş şakaya gelmez ,hemen gidip bir test alalım.” dediysem de kabul ettirmek ne mümkün.
“Önümüzdeki haftasonu annemleri ziyarete İstanbula gidicem eğer sonuç pozitif çıkarsa yüzlerine bakamam.Oradan dönmeyi bekliyorum.Döneyim öyle yaparız testi.”diyor.Bir kamyon dil döküp eğer o kadar beklerse çok geç kalabileceğini,hem büyük ihtimalle hamile olmadığını,bu gecikmenin stresten kaynaklandığını falan söyleyip doğum kontrol testi almaya ikna ettim.İlk bulduğumuz eczaneye daldık ve malafatı aldık.Elimizde iğreti bir şekilde tutulan poşet, bir alışveriş merkezinin tuvaletinin yolunu tuttuk.

 İkimiz birden girdik g.t kadar tuvalete.Tek kelime etmiyoruz ama.Neyse bir güzel işedi bizimki çubuğa,o işedikten sonraki 5 dakika var ya benim diyen filmde bu kadar öldürücü miktarda gerilim olamaz,yaşayan bilir hayat durur o lanet  çizgilerin oluşmasını beklerken.Birbirimize hiç bakmıyoruz , gözlerimizi çubuktan hiç ayırmadan sidiğin çubuğa usul usul yayılışını izliyoruz.İşte ilk kırmızı çizgi belirdi.Hani o an o bok deliğinde bir cin belirse ,bizimkine sorsa “Bir dilek hakkın var ne isteren vereyim,dilediğin kadar para,sihirli güçler,dünyadaki en yakışıklı adam,ne istersen?..” bizimki hiç tereddütsüz şu lanet çizgi ikilemesin der.Ama o çizgi ikiledi…Öyle sessiz kalakaldık bir süre. Ben tüm cesaretimi toplayıp yüzüne baktığımda korktum!Terden sırılsıklam olmuş ve kızarmış bir suratta bomboş bakan simsiyah iki koca göz!…
“ iki çizgi yani hamile değilim di mi?Ale iki çizgi negatif demek di mi?” dedi küçücük bir kızın annesine  okuduğu masaldaki canavarın aslında gerçek olmadığını sorarken duyduğu umutla.



“Ne yazık ki pozitif demek…”
“Evet evet biliyordum negatif çıkıcağını bak bak işte negatif iki çizgi hamile falan değilim,strestenmiş işte bak .”diye isterik bir şekilde gülümserken çubuğu gözümün içine sokuyor. O çubuğa bakıp hamile olmadığını söylememi istiyor.
“İki çizgi hamilesin demek!Ama bu testlerinde yanılma ihtimali var gel bir tane daha alalım.” dedim.
ikinci posta eczaneye yürüdük.Eczanedeki kadına durumu anlatınca şöyle bir baktı ve acıyarak eczanenin tuvaletini kullanmasına izin verdi…Tahmin edeceğiniz gibi orada yine iki  adet çizgi belirdi.
Bu sefer - naparım ben şimdi ?? - evresine geçildi.Nerede,nasıl aldırabilirim diye harıl harıl düşünüyor..Ben “Bak,direkt aldırmayı düşünme biraz zaman tanı kendine belki de istiyorsundur bu çocuğu.”dedim demez olaydım!
“İstemiyorum,kesinlikle istemiyorum,bu…bu içimdeki şeyden bir an önce kurtulmak istiyorum.”dedi…
Bu durumda,önümüzde iki seçenek vardı.Bu iş ya İstanbul'a gittiğinde halledilecekti ya da kimsenin haberi olmadan burada! İlk once  bebeğin tam olarak kaç aylık olduğunu öğrenmeye karar verdik.
Ertesi gün tanıdık birinin tavsiye ettiği bir doktorun bekleme odasında ben onu sakinleştirmeye çalışırken o yine  zombi bakışlarıyla kafasını sallıyor ama beni kesinlikle dinlemiyordu…Muayene için çağırıldığında ben de girdim onunla içeri,doktorun sorduğu ilk soru “Ne ile korunuyorsunuz?”oldu bizimkinin
“Hiç bir şey.” demesi üzerine doktor
“Kızım o zaman ne düşünüyordun,Tanrı’nın seni koruyacağını,kurtaracağını mı?”
“Hayır,beni siz kurtaracaksınız.”işte bunu söylemesiyle doktorun ne yapacağını ne diyeceğini şaşırması bir oldu!Adam ne bilsin Türkiye’de cinsel olarak aktif olanların neredeyse yüzde 70 inin korunmak için hiç bir şey kullanmadığını,bunu da çok normal karşıladıklarını,üstelik sevişirken dışarı boşalma gibi süper ötesi güvenilir bir yönteme bel bağladıklarını!

Neyse sonuçta doktor gebeliğin daha çok başları olduğunu,cerrahi bir müdahaleye gerek olmadan bir ilaçla sonlandırılabileceğini söyledi.Bizimki direkt uygulamasını istedi.Bir kaç tane ilaç verdi doktor ve hepsini ne zaman içeceğini anlatıp ertesi sabah en son ilacı içtikten yarım saat sonra muayenehanesine gelmesini istedi.

O gün bizimle kaldı.Gecenin bir vaktine kadar hem ben hem de sevgilim *evet kocam ama o yine de hala benim sevgilim* tek yolun bu olmadığını şu an çok zor geldiğini ama yine de bambaşka bir hayat çizebileceğini bunun çok önemli bir karar anı olduğunu anlatmaya çalıştık.Uyumadan once kurduğu son cümle “Bu canavardan kurtulmak istiyorum.”oldu.

Neyse uzun lafın kısası o bebek ertesi gün artık bizimkinin içinde değildi  ve biliyor musunuz hiç de üzülmüş görünmüyordu,aksine doktordan düşüğün sonlandığını duyduğumuzda yüzüne inanılmaz dingin bir ifade yerleşti…




Türkiye’den döndüğünde ziyaretine gittim.Erkek arkadaşından ayrıldığını,yaşadığı bu talihsiz deneyimin onu bu kararı almaya yönlendirdiğini söyledi.

“Hamile olduğumu öğrendiğimde bir an bile o bebeği doğurmayı,ondan bir parçaya sahip olmayı,onunla bir hayat kurmayı düşünmedim Ale,sen de gördün..”dedi ve böylece iki yıllık bir ilişki doğmamış bir bebeğin çığlıklarıyla dağıldı…bitti.

1 yorum:

Yağmur demem Çamur demem yollarınaaa düştüm canım.